Değerli okurlarım! Dünya büyük bir cendereden geçiyor..! Sanki ahirzaman işaretleri kendini zuhur ettiriyor..! Son yıllarda, son aylarda ve günlerde dünyada insanlığa ve Müslümanlara giderek artan büyük bir zulüm gözlenmektedir..! Bütün..
Değerli okurlarım! Dünya büyük bir cendereden geçiyor..! Sanki ahirzaman işaretleri kendini zuhur ettiriyor..!
Son yıllarda, son aylarda ve günlerde dünyada insanlığa ve Müslümanlara giderek artan büyük bir zulüm gözlenmektedir..!
Bütün bu meselelere bakarken Allah’ın ayetleri ile meseleye bakmak mutlaktır ve elzemdir! “Şurası kesindir ki Allah, insanlara zerre kadar zulmetmez. Ne var ki, insanlar kendi kendilerine zulmedip duruyorlar.” (Yunus, /44)
Şüphesiz ki Allah, yarattıklarından herhangi birine, günah işlemediği halde ceza vererek zulmetmez. Fakat insanlar, Allah’ın gazabını icabettiren günahları işleyerek kendi kendilerine zulmetmiş olurlar.
Allah Teala bu âyet-i kerimede iman etmeyenlerin bu hallerinin kendi suçlarından kaynaklandığını beyan etmektedir.
Bu hususta bir Hadis-i Kudside şöyle buyuruluyor: “Ey kullarım; ben zulmü hem kendime hem de kullarıma haram kıldım. Siz de birbirinize zulmetmeyin…” (Müslim, Birr, 55, No: 2577)
Başta mealini verdiğimiz ayette de ifade edildiği üzere; Allah kullarına asla zulmetmez. Lâkin insanlar kendi kendilerine zulmetmektedirler.
Allah asla zâlim değildir. Zâlim olanlar insanlardır. Zulmeden de kendileri, zulmettikleri de kendileridir. Bu insanlar kendilerinin hem zâlimi hem de mazlumudurlar.
Allah insanlara onların hidâyeti anlayıp kabullenebilecek kapasiteler vermedikçe, onları hidâyetiyle sorumlu tutarak onlara zulmetmez. Hattâ bunun da ötesinde elçiler ve kitaplar göndererek onlara kendisini ve istediği kulluğu açık, açık anlatmadan, onları elçileri ve kitaplarıyla uyarmadan onların yaptıkları yanlışlarından ötürü cehennemine göndermez.
Allah dilerse her şeyi, herkesi bir anda yok edebilir. Fakat Allah asla kimseye haksızlık etmez. Allah’ın en açık sıfatlarından biri adalettir, onun âdil olmasıdır. Onun kendi adaletine ters düşen bir haksızlığa imza atması elbette mümkün değildir.
Kur’an’da onlarca defa kendini bize Rahman ve Rahim olarak tanıtan Allah’ın sonsuz rahmeti, değil haksızlık etmeye, hakkından çok daha fazla vermeye götüren bir unsurdur.
Allah ne diye insanlara zulmetsin ki?
İsteseydi, zaten yaratmazdı. Zulüm, bir intikam duygusundan kaynaklanır. Allah’ın zavallı insanlardan intikam alacak şekilde -onlar tarafından- bir haksızlığa uğraması söz konusu olabilir mi?
“…Şu kesindir ki Allah kullarına zerre kadar bile zulmetmez…”(Al-i İmran, 3/182)
“İşte bu, sizin ellerinizle işlediğiniz günahların karşılığıdır. Çünkü Allah kullarına haksızlık edecek değildir.” (Nisa, 4/40)
“İman hem nurdur, hem kuvvettir”
Hakiki imanı elde eden adam bütün dünyaya meydan okuyabilir ve bütün dünya bomba olup patlasa, ihtimaldir ki onu korkutmaz. Kur’an’da defalarca “Allah’a tevekkül edin / ona dayanın, ona güvenin; iman edenler Allah’a tevekkül ederler / ona güvenirler” manasına gelen ifadelere yer verilmesi, insanın istikbalini güvenceye alan yegâne yolun Allah’a iman olduğunu göstermektedir. Allah’a güvenmek imanla yakından ilgilidir. Hakiki manada Allah’ın bir olduğuna iman emek, Allah’a tevekkül etmeyi, ona dayanmayı, ona güvenmeyi gerektirir.
“Muhakkak ki Müslümanlar ancak kardeştir” âyetinin bütün Müslümanların kardeş olduğunu nazara verdiğini söyler!
“Bütün mü’minler madem kardeştir o zaman birlik beraberlik yapması mecburiyeti vardır. Birbiriyle kardeş olanlar da kavga etmezler dolayısıyla barışa katkı sağlamış olurlar.”
Önce şer def edilmeli
Bediüzzaman Said Nursî’nin ‘Def-i şer, celb-i nef’a racihtir’ sözü: “Önce şer def edilmeli. Şu an da dünyada savaşlarla Müslümanlar birbirlerini kırıyorlar. Ya da zındıka komiteleri yapmış oldukları planlara Müslümanları alet ediyorlar. Eğer Müslümanlar ve inananlar bu âyeti kerimenin manasını hayatlarına yerleştirmiş olsalar ve ben kardeşimle savaşmam deseler. Zındıka komitesi bu planı işletemez ve şu anda Ortadoğuda bir bataklık haline gelmiş olan zemin kurumuş olur.”
İslâmiyetin en büyük farz vazifesi İttihad-ı İslâmdır!
“Müslümanlar eğer bunu farz gibi görürse aralarındaki muhabbet ve uhuvveti arttırıp birlik ve beraberliklerini sağlarlarsa dünya barışı en azından Müslümanlar arasında sağlanmış olur.”
İnşallah dünyanın pek çok bölgesinde doğuda Türkistan’dan başlayarak, batıda Afrika’daki, Orta Doğu’daki mazlum Müslüman halkların ve İslam’ın ilk kıblesi olan Kudüs merkezli Filistin bölgesinin, kuzeyde Kırım bölgesinde ve Bosna-Hersek Balkanlar’daki ve tabii ki Türkiye’deki Müslümanların iç ve dış mihrakların belki de baştaki satın alınmış liderlerin tesirleriyla çektikleri çileler; “İttihadı İslam”ın gerçek manada tahakkuku ile taklidi imanların tahkikiye dönmesi ile ve iman ehli gibi addedilen Müslümanların dalaletten ve sapıklıktan ve azgınlıktan kurtulmaları ve yeniden hayatları ile yaşayarak-izhar ederek gösterdikleri tahkiki iman ile “İttihadı İslam” etrafında birleşerek oluşan güç enerji ve sinerjiyle çektiği çileler ve zalimlikler son bulabilecektir!
Rabbim dünyadaki bütün mazlumların ve Müslümanların yardımcısı olsun âmin..!
Yapılan bütün bu haksızlıklar sebebiyle vazifelerini yapmayan dilsiz şeytan olan dünya insanları ve içimizdeki gafiller sebebiyle de bizleri de helak eyleme..! Âmin!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.