Bozulmaya yüz tutmuşlar, kendi aralarında birlik sağlayamıyorlar, “şeyhleri” yaşlandığında veya öldüğünde ayrılık sesleri iyice yükseliyor. Yeni döneme uyum sağlayamıyorlar. Bilimde ve teknolojide yaşanan gelişmeleri görüyorlar, ayak uydurmaya çalışıyorlar, yapabildikleri en..
Bozulmaya yüz tutmuşlar, kendi aralarında birlik sağlayamıyorlar, “şeyhleri” yaşlandığında veya
öldüğünde ayrılık sesleri iyice yükseliyor.
Yeni döneme uyum sağlayamıyorlar.
Bilimde ve teknolojide yaşanan gelişmeleri görüyorlar, ayak uydurmaya çalışıyorlar, yapabildikleri en
iyi şey sosyal medyada hesap açmak ve bol bol ayet hadis paylaşmak. Böyle yaptıklarında da tebliğ
vazifelerini tamamlamış ve gönül rahatlığına ermiş oluyorlar.
Üzülerek yazacağım; milletten yardım toplamak konusunda çok iyiler. Milletimiz de yardım
konusunda gerçekten çok cömert davranıyor. Toplanan yardımlar bazı tarikat ve cemaatler arasında
kapalı devre ekonomik sisteme dönüşüyor. Kanaatimce uzun yıllardan beridir ilk defa Türkiye’deki
tarikat ve cemaatler maddi açıdan altın çağını yaşıyorlar.
Toplum üzerinde manevi olarak etkileri son derece azalmış durumda. Tarikat ve Cemaatin büyüklüğü
kapalı devre sistemlerinin büyüklüğü ile doğrudan alakalı hale gelmiş. Milletimizin gösterdiği teveccüh
elbette ilgili tarikat/cemaatin samimiyetini gösteriyor olsa da yeni yetişen tarikat/cemaat üyeleri çok
pasif ve yetersiz.
Kendilerine iş imkânı bulamayanların bir tür geçim kapısına dönüştürmüşler.
Tarikat/cemaat de görev alıp iyi bir gelir elde edebiliyorlar. Düzenli aylık maaşları ve bazı esnaf
üzerinden de sigorta primleri yatıyor. Hatta bazı tarikat/cemaatler kendi üyelerine yardım toplama
kotaları koyuyorlar.
Peki İlim nerede? İrfan Nerede? Hakikat nerede? Müslümanın derdi ile dertlenmek nerede? Kutsal
kitabımıza yapılan saldırılar var, tepki nerede? Böyle bir olay peygamber efendimiz zamanında
yaşanabilir miydi? En güçsüz dönemde dahi kitaba, dine yapılan saldırılar asla affedilmedi. Bugün
tepki vermekten bile aciz durumda tarikatlar/cemaatler. Sosyal medya da bile yer yerinden oynaması
lazımken birkaç cılız ses birkaç ayet hadis paylaşılıyor, görev tamam…
Oysa lafa gelince her bir tarikat/cemaat milyonlarca seveni ve üyesi olduğunu söyler. Peki kuran
yakıldığında nerede bu milyonlar? Hadi vazgeçtik milyondan, yüz bin nerede? On bin bile yok. Sadece
bir grup sokaklarda birkaç gün eylem yapsa, kendi sevenleri ve üyeleri ile İsveç’te, Danimarka’da
eylem yapabilselerdi. Var mı öyle bir tarikat/cemaat?
Toplumun eyleme ihtiyacı var. Artık vaazlar tatmin etmiyor, en etkili vaizin dahi vaazı dinlenmiyor.
Çünkü yeni bir şey söylenmiyor. Zamanın da her vaazında mahalleleri kapatan etkin vaizler bile sosyal
medya ve TV vaazcısı olmuşlar. Özellikle sosyal medyada aldığı “LIKE” yani beğeni sayısı ile
övünüyorlar. Artık onları magazin haberlerinde izler olduk.
Toplumun eyleme ihtiyacı var.
Bilimsel çalışmalar yapan bir tarikat / cemaat zaten yok, bilimsel
çalışmalara destek çıkan da yok. Bu konularda açıklama yapan yeni buluşları, yeni gelişmeleri
değerlendiren bile yok. Ara sıra yapılan cılız bazı açıklamalarda da bilimsel çalışmaları ve varılan
sonuçları hafife alma var. “bunlar zaten kitapta var, gel sana anlatayım” gibi basit yaklaşımlar var.
Toplumun eyleme ihtiyacı var. İrfan yok, Arif yok. Topluma ve millete faydalı bireyler yetişmiyor, vaaz
veren hocalar yetişiyor ama vaaz etkili olmuyor. Vaazı etkili olan cemaatler var, onlar da diğer
cemaatleri/tarikatları kafir ilan ettiği için etkili oluyor. Şu sıralar en etkili cemaat de bunlar.
Kendileri dışında tüm cemaat ve tarikatları, eski-yeni yetişmiş alim, evliya, ne kadar tarikat ehli var ise hepsi
“kafir” ya da “bel’am” ilan ediliyor. Bu şekilde ayrıştırmayı da “tevhid” adı altında yapıyorlar. Aldıkları
/ verdikleri yegane eğitim “kimler nasıl kafir olur?” eğitimi. Toplumdaki ruhsal boşluğu bu şekilde
dolduruyorlar. Oysa tarikat/cemaatlerin samimi olduğu ve Arif yetiştirdikleri dönemlerde bu tür
“tekfirciler” söz dahi söyleyemezlerdi.
Toplumda ruhsal boşluk var, ne teknoloji, ne sosyal medya ne de refah seviyesi doldurmuyor. Ruhun,
fıtratın temel ihtiyacı inanç ve ibadet. Ama inancı sağlamlaştırmak için ruhun ve aklın aynı seviyede
tatmin olması gerekiyor. Güncel durumlar hakkında sağlıklı ve aklı da tatmin edecek ilimler ve ilimleri
de yaşayarak öğreten alimler, arifler gerekiyor.
İrfan sahibi arifler…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.